9 Nisan 2016 Cumartesi

EŞREF SAAT/ŞEVKET RADO



             “Sizin için günün en iyi saati hangi saattir hiç düşündünüz mü? Şair tabiatlı olanlar akşam saatlerini severler. Güneşin batışı insana garip bir hüzün verir. En çok kendi kendimize kaldığımız saatler, giden günün arkasından gencin ağır ağır geldiği, daha doğrusu, gündüzlerin bizleri gecelere bıraktığı o saatlerdir.      
Kuşlar o saatlerde neden telaşlıdırlar, pek bilinmez ama tabiat yavaş yavaş durulur; etrafla beraber insanın ruhuna bir sessizlik çöker. Sonra gece, o uçsuz bucaksız gece, kendi hayatını sürdürmeye başlar. 
            (…) Yaş ilerledikçe insanlar sabah saatlerini sever olurlar. Dünyayı sabahın saat beşinde kurtlar, kuşlar henüz uyanmadan, tabiat daha mahmurken seyretmek, ancak o yaşlarda varılır zevklerdendir. 
            Sizin için günü hangi saati iyidir, buradan bir şey söyleyemem ama, bana sorsalar saatlerin en iyisi ne akşam saatidir, ne öğle saati, ne de sabah saati. İnsanlar için en iyi saat muhakkak ki, şu ne zaman geldiği pek de bilinmeyen, adına Eşref Saat dedikleri saattir. 
            Eşref saat, gündelik hayatımızdaki işlerimizin en iyi gittiği, kararlarımızın en isabetli olduğu, hükümlerimiz de asla yanılmadığımız saattir. Sabahleyin saat 9’da mı, öğleyin 12’de mi, akşam 7’de mi gelir, gün ortasında mı, gece yarısında mı teşrif eder bilinmez ama, o gelince; en çetin meselelerinizi tereyağın dan kıl çeker gibi halleder, en ağır davaların içinden tüy gibi hafif çıkarsınız.
             Eğer eşref saat gelmişse, ol dediğiniz hemen oluverir. Yıllarca ümitle beklediğiniz büyük ikramiye, eşref saat çalar çalmaz size çarpar. Bir türlü çözemediğiniz düğümleri eşref saatte çabucak çözer, sonra da nasıl olup da çözüldüğüne siz de şaşarsınız. Çünkü eşref saat gelmiştir. O saatte hiçbir şeyler dayanamaz. Yüzyıllar boyunca hiç geçit vermeyen dumanlı dağlar bile eşref saat çalınca delinir; treniniz onun bağrından düdüğü öttüre öttüre geçer gider. 
            (…) Demek bütün mesele eşref saatin gelmesine veya o saatin geldiğini anlamaya bağlı, öyle mi, diye soracağınızı tahmin ediyorum. 
            Evet öyledir. Hatta bana öyle geliyor ki; eşref saat çarklarını görünmez kuvvetlerin, esrarlı hesapların, içinden çıkılmaz bilmecelerin işlettiği bir saat değil, insanların kendileri tarafından işletilen veya sadece dikkatli olmaları sayesinde geldiği kolayca fark edilen bir saattir. Ama dikkatli olmayan, kendini hayatın akışına bırakmış veya sandalını akıntıların tersine yürütmeye çalışan insan, eşref saatin geldiğini fark etmek şöyle dursun, duvardaki asma saatin on ikiye çeyrek kalayı gösterdiğini bile görmez. 
            (…) Besbelli ki, her şeyin bir zamanı vardır. Zaten eşref saat de bu zamandan başka bir şey değildir. İşte ne yapıp yapıp onu kollamalı.”  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder